Sürdürülebilir Geleceğin Anahtarı: ESG

PrintMailRate-it

Batuhan Cebeci

Efsun Demir – Karaman

Tarih: 30.10.2023


Şirketlerin en temel kuruluş amaçları arasında üretim yaparak ve/veya hizmet sağlayarak karlarını artırma ve büyüme stratejileriyle hayatlarını devam ettirmek yer alıyor. Fakat günümüzde bu amaçlara ulaşmak için kullanılan stratejiler tek başlarına yeterli olmamaktadır. Nüfus artışı, aşırı kaynak kullanımı ve bunların sonucunda giderek artan iklim krizi, küresel ısınma gibi sorunlar hem insanlığı hem de şirketleri fazlasıyla olumsuz etkilemektedir. Geleceğini ve sürdürülebilirliğini güvence altına almak isteyen şirketlerin birçoğu sosyal ve çevresel konularda sorumluluk sahibi olmak zorunda kalmaktadır. Ana başlıklarıyla iklim krizi, küresel ısınma, geri dönüştürülebilir ve/veya yenilenebilir kaynakların kullanımı, etik ve sürdürebilirlik konularına ağırlık verilmektedir. Dünya'nın sürekli değişen şartları ve şirketler için oyunun içinde kalma şartları birçok şirketi sürdürülebilirlik ana teması etrafında topluyor. Önceden "olsa iyi olurdu" gözüyle bakılan bu konular ve kavramlar artık bir zorunluluk haline gelmiştir.


Yatırımcılar günümüzde şirketlerin finansal tablolarının yanı sıra sürdürülebilirlik raporlarına ve iş modellerinin çevresel ve ekolojik ortama etkilerine de önem vermektedirler. Ayrıca ekolojik ayak izi de son yüzyılda dikkat çeken bir unsur haline gelmiştir. Günümüzde sürdürülebilirliğin yanı sıra şirketlerin ekolojik ayak izlerini azaltmak için izlediği yönergeler de önem arz etmektedir. Bu konunun sadece şirketler açısından düşünülmemesi gerekmektedir. Aynı zamanda çalışanlar ve hatta toplum da alınan önlemlere ve hareketlere katılırsa çok daha efektif bir sonuç alınabilir. Çalışanlar açısından örneğin uzaktan çalışma sistemlerinin teşvik edilmesi, ulaşım açısından hibrit, elektrikli araçların veya elektronik bisikletlerin teşvik edilmesi önemli sonuçlar doğuracaktır.


Günümüzde önemi giderek artan bu durum ESG (Environmental, Social and Governance) yani çevresel, sosyal ve yönetişim kriterlerini ön plana çıkarmıştır. En basit tanımıyla ESG bir şirketin çevresel, sosyal ve yönetişim uygulamalarının etkilerinin incelenmesi ve bu etkilerin şirketin ilerleyişine etkisinin görülmesidir. Kısaca şirketlerin ne kadar sürdürülebilir çalıştıklarını ölçmek için kullanılan derecelendirme kriterleridir. Sermaye piyasaları, şirketleri değerlendirmek ve gelecekteki finansal performanslarını belirlemek için ESG'yi göz önünde bulundurur.


Çevresel kriterin kapsamından bahsetmemiz gerekirse küresel ısınma ve iklim krizinin artan olumsuz etkileriyle birlikte artık yatırımcılar şirketlerin operasyonlarının çevresel etkilerine ve bunları nasıl yönettiklerine de odaklanmış durumdalar. Şirketin yenilenebilir enerji kaynak kullanımı, sıfır atık ilkelerine bakış açısının yanı sıra hava, su ve toprak kirliliği sorunlarına nasıl yaklaştığı ve aksiyon aldığı konularını kapsamaktadır. Bu faktörler kapsamında şirketin geleceğinin ve büyümesinin etkileyecek olumlu ve olumsuz tüm etmenler ve riskler de değerlendirildikten sonra şirketin aksiyon alması için bir yol haritası oluşturabilir.


Sosyal konuların yer aldığı kriter şirketin çalışanları, tedarikçileri ve  paydaşları arasındaki ilişkilerin temelini oluşturur. Sosyal sorumluluk sahibi yatırımcı olsun toplum olsun her birey bir şirketin çalışanları ile arasındaki ilişkiye, çalışan memnuniyetine, refahına büyük önem verir. Bu kriter de şirketin çalışanları ile olan ilişkisinde yer alan insan hakları, çalışan refahı, çalışan memnuniyeti, açık iletişim, çalışan sağlığı ve iş güvenliği, etik ve ahlaki konuları inceler ve değerlendirir. Şirketlerin cinsiyet eşitliğine olan bakış açısı ve bu duruma karşı yürüttüğü politikalar da önem kazanmaktadır. Sadece çalışan olarak değil aynı zamanda şirketin tedarik zincirinde ve satış sürecinde rol alan kilit oyuncular bakımından da bu mantalite de olması şirketin ilkelerine olan bağlılığını kuvvetlendirir.


Yönetişim kriterleri ise şirketin yönetiminin açıklığına, şeffaflığına, iç denetimine ve organizasyonuna odaklanır. Mali açıdan şeffaf ve açıklık ilkesiyle raporlamaların gerçekleştirilmesi ve bunların etkin bir biçimde sürdürülmesi iyi bir yönetimin gerçekleştirildiğinin ipuçlarından biridir. Paydaşlarının çıkarlarını koruması ve bunu gerçekleştirirken iç denetim mekanizmalarıyla da sürekli denetim altında bulunması bu durumun etkinliğini artırır.  Bu aynı zamanda şirketin hissedarlarına ve topluma karşı sorumluluk sahibi olduğu fikrini daima ön planda tutar.


Tüm bu kriterleri göz önüne aldığımızda aslında birbirleriyle ilişkili ve bağlantılı olduğu görülmektedir. Aynı şekilde kontrolünün ve takibinin de yapılabilmesi için şirketin içinde tüm departmanlarla iletişim içinde olan ve entegre edilebilecek bir departmana ihtiyaç duyulabilir veya dışarıdan destek danışmanlık alarak da bu sistemi ilerletilebilir. Şirketin iç yapısını, dinamiğini bilen bir ekipten oluşması etkin bir sürecin etkin yönetilebilmesi açısından daha avantajlı olacaktır. Ayrıca denetleme ve iç denetim departmanına da bu departmanı kontrol ve denetleme yetkisi verilmelidir.


ESG kriterlerinin gerekliliği ve popülerliği artmış olsa da halen daha evrensel standartlar haline gelmediğini göz önünde bulundurmak gerekir. Herhangi bir finansal veriyi yıllar veya şirketler bazında karşılaştırabiliyorken henüz ESG kriterlerini henüz böyle bir karşılaştırma mekanizmasında kullanılamamaktadır. Halen daha şirketlerin yılın belirli dönemlerinde yayınladıkları sürdürülebilirlik raporları yatırımcılara ve topluma yol göstermektedir. Fakat derecelendirme ve puanlama kuruluşlarının artmasıyla birlikte birçok şirket ve yatırımcı artık bu kuruluşlar aracılığıyla gerekli bilgileri edinebiliyorlar.

Küresel sorunların giderek artması devletler açısından da birçok konuda harekete geçme zorunluluğu oluşturmuştur. Özellikle çevre kriteri açısından atılan adımlar ön planda yer almaktadır. Devletler, birlikler günümüzde Avrupa Yeşil Mutabakat (Karbon Ayak İzi) gibi girişimlerle birlikte bu süreci destekleyici politikalar oluşturmaktadır. Birçok ülke sıfır atık hedefleri ve dizel araçların kullanım alanlarının azaltılması gibi süreçleri daha yakından takip ederek uygulamaya koymaya başladılar.


ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu(SEC)'nun bu konuda önemli bir adım attığı söylenebilir. 2024 yılı itibariyle öncelikle büyük şirketlerden çevre ve iklim konuları ile ilgili rapor açıklama gerekliliği getirilecektir. Daha küçük şirketlerin duruma uyum sağlamaları ileri bir zamanda olabilir. Diğer ülkeler de bu kapsam temelinde kendi ülkelerindeki şirketler için bazı yasal düzenlemeler getirme olasılığı bulunmaktadır.


Türkiye'de yayınlanan Orta Vadeli Program'a göre 2024 yılı ilk çeyreğinde yeşil dönüşüm ve 2053 net sıfır emisyon hedefinin gerçekleştirilmesi için çeşitli planlamalar yapılmaktadır. Ayrıca iklim değişikliğinden kaynaklı karbon salınımının azaltılması amacıyla Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Avrupa Birliği Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması kapsamında 1 Ekim 2023 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanacak olan ve geçiş döneminin 2026 yılına kadar sürmesi planlanan karbon emisyon kuralları ve kriterleri bulunmaktadır.

Uzun bir süreç gibi görünmekle birlikte gerek sivil toplum kuruluşları gerek ülkeler ve global şirketler atılacak adımlarda ve planlamalarda kararlı görünmektedir. Etkilerini ve sonuçlarını ilerleyen zamanlarda birlikte göreceğiz.  

 SİRKÜLERE ABONELİK

 

Güncel sirkülerimizi takip etmek için ücretsiz abone olabilirsiniz. Abonelik başvurusu için lütfen tıklayınız.

  

« Yayınlar

  « Sirküler 
  « Yazılar  
  « Özelgeler 
  « 5 Soru 5 Cevap 

Deutschland Weltweit Search Menu